Her ne kadar, kendilerine has oyunlar varsa da Karahasanlılar, genellikle Türkmenlerin ve yöre topluluklarının oynadığı oyunları oynarlar. Oyunlarda önce kimin ebe olacağı veya kimin önce oyuna başlayacağı ayaklaşma yani, “Bastım, Kestim” yöntemiyle belirlenir Ayaklaşmada her iki oyuncu ayak hesabı ile birebir karşılaşırlar ve en son olarak kimin ayağı üste gelirse, o oyuncu oyunda ilk seçim hakkına sahip olur. Grup halinde oynanan oyunlarda, taraflardan birer kişi; iki kişiyle oynanan oyunlarda ise rakip oyuncular, 3-4 metrelik bir mesafeden başlamak kaydıyla bir birlerine doğru ayaklarını uç uca koyarak yaklaşırlar. Bu yaklaşma sonunda kimin ayağı üstte kalırsa o oyuncu veya temsil ettiği grup oyunda öncelik hakkı elde eder. Şimdi bu oyunlara bir göz atalım.
A) Çelik (Çelik-çomak) Oyunu: Hemen, hemen Anadolu’nun tüm yörelerinde oynandığı gibi oynan bu oyun, 75-80cm uzunluğunda bir sopa (Çomak) ve 20-25cm uzunluğunda ve sopa kalınlığındaki Çelik ile oynanır. Çelik, yerde açılan küçük bir çukura ya da 15 cm aralıkla konulmuş iki taşın üzerine dengeli bir biçimde konur. Çomak önce çeliğin altına konularak, yaklaşık 60 cm yukarıya doğru yavaşça fırlatılır sonra da çomakla havalanan çeliğe hızlıca vurularak karşıdaki kişiye doğru atılır. Karşıdaki kişi çeliği yakalarsa atan kişi değişir. Yakalayamazsa çeliği yerden alır kazılan çukura doğru eliyle atar. Atışı yapan oyuncu ise hem çeliği çukura yanaştırmamak, hem de olabildiğince çukurdan uzaklaştırmak için elindeki çomakla vurmaya çalışır. Sonra çeliğin çukura ne kadar uzakta olduğu çomakla ölçülür ve bu mesafe en az bir çomak boyu ise ebe sayı alır, değilse ebe değişir. Bu sayıları neticesinde kararlaştırılan ceza verilir.
B) Hora Oyunu: Çekik-Çomak oyununun bir değişik şekli olan bu oyundaki çeliğin uçları, kurtağzı şeklinde kesilir. Oyuncu çukurun üzerine yerleştirdiği çeliği, elindeki sopayla vurarak, karşı taraf oyuncularına doğru hızla atar. Eğer karşı taraf oyuncuları atılan çeliği havada yakalarsa hem sayı kazanırlar hem de çeliği kaptıran takımın atışı yapan oyuncusu oyundan çıkmış olur. Karşı takım çeliği yakalayamadıysa, düştüğü yerden çeliği atış çukuruna atar. Eğer çukurla çelik arasındaki mesafe bir çomak boyundan az ise oyuncular yer değiştirir. Eğer mesafe bir çomak boyundan fazla ise atışı yapan oyuncu hora şeklindeki çeliğin ucuna vurarak havalandırır ve çomakla vurur. Bu işlem 3 kere tekrarlanır. Çeliğin en son düştüğü yerden itibaren üç çomak boyu bir sayı olmak üzere çukura kadar sayılır. Oyunun bundan sonraki kısmı çelik çomak gibi devam eder.
C) Kazık Devirme (Sunnar): Ağaçtan yapılmış 30-40cm uzunluğundaki kazıklar, çamur ve çukur bir bölgeye saplanarak oynanır. Hem kazığını çamura saplayıp, hem de rakip oyuncunun çamura saplanmış kazığını deviren oyuncu, yere düşürdüğü kazığı kazanır. Diğer oyuncu ise başka bir kazıkla oyuna devam eder. Bu oyun daha sonraki zamanlarda büyük çivilerle de oynanmaya başlandı.
D) Deleme (Topaç): Topaca, yörede “Deleme” denilmektedir. Ağaçtan yapılmış ve ucunda sivri bir mıh bulunan elips şeklindeki topaç, yaklaşık olarak çocuk yumruğu büyüklüğündedir. Çivinin etrafına dolanan kalınca bir ip, topaç yere savrulurken aniden çekilerek, topacın hızla döndürülmesi sağlanırdı. Aynı anda fırlatılan topaçlar daireler çizerek birbirinin etrafında gezinir ve bazen de çarpışırlardı. Kimin topacı daha uzun süre dönerse oyunu o kazanırdı. Çeşitli renklerle boyanmış topaçlar dönerken, çok hoş bir görüntü meydana getirirdi.
E) Ara Kesme Oyunu: Ara Kesme, en az beşer kişilik iki grup tarafından oynanır. Önce oyun için ortaya, kale olarak bir taş konulur, ya da küçük bir daire çizilir, sonra da oyun oynanacak alanın sınırları belirlenir. (Bu sınırın dışına çıkan oyuncular elenir.) Ardından grup liderleri tarafından, sırayla birer eş seçilir. Ebe tarafı olan grup, hem bu taşı korurlar, hem de rakip oyuncuları kovalayıp onlara değmeye çalışırlar. Eğer karşı tarafın oyuncularına yetişip değerlerse değdikleri oyuncu bir seferlik oydan çıkar. Diğer grup da hem bu taşa değmeye çalışır, hem de kaleyi koruyan oyuncularla kale arasından geçip, dışarıda kalan oyuncuyu elemeye çalışırlar.
Ebe tarafı taşa değdirmeden karşı oyuncuları elerse oyunu kazanır. Kaçan taraf oyuncularından biri yakalanmadan, kale olarak belirlenen taşa değerse, kaçan taraf oyunu kazanır.
F) Tettıgera (Sillaka): Bu oyun iki veya daha fazla kişi ile oynanır. Oyun için, her oyuncu kendisine avuç içinden daha büyük bir yassı bir taş (sillaka) seçer. Diğer taraftan hedef için de yuvarlak bir hedef taşı (Pınd) seçilir. Hedef için seçilen bu taş biraz yüksek ve sert olan bir yere konulur. Hedef ile atış yapılacak yer arasındaki mesafe belirlendikten sonra, buraya başlama yeri çizgisi çizilir. Atış yapılırken herkes bu çizginin gerisinde durur. Oyuna başlama sırası çeşitli yöntemlerle belirlenir.
Belirlenen sıraya göre oyuncular hedefteki taşa kendi taşını atarak, o taşı olabildiğince bulunduğu yerden uzaklaştırmaya çalışırlar. Birinci atıcı hedefi tutturup, taşı bir ayak boyu bulunduğu yerden uzaklaştıramazsa, atış sırası ikinci oyuncuya geçer. Böylece bütün oyuncular sırayla taşı bulunduğu yerden uzaklaştırmaya çalışırlar. Eğer hiç kimse taşı yerinden bir ayak boyu uzaklaştırmazsa, ikici etap atışlarına geçilir. İkinci etapta, hangi oyuncunun taşı hedefe daha yakınsa ilk atış hakkını kullanır. Yani taşların hedefe olan yakınlık sırasına göre atış yapılır. Böylece herkes kendi taşının bulunduğu yerden tekrar hedefe atış yapar. Dolayısıyla oyuncular atış yaparken hedefi tutturamasa bile en azından kendi taşını hedeften uzaklaştırmamaya dikkat eder. Ayrıca herkes, diğer oyunculardan daha avantajlı duruma geçmek için, mümkün mertebe hedefi diğer oyuncuların taşının bulunduğu yerden uzaklaştırmaya çalışır. Bütün oyuncular, hedef taşını yerinden uzaklaştırdığı zaman, bu mesafe ayakla ölçülmeye başlanır. Eskiden ayak sayılırken, her sayının önüne o sayıyı hatırlatan bir kelime eklenirdi. (Mesela nal=bir, mıh=iki gibi) Kırk iki sayısını yakalayan oyuncu, oyunu kazanmış olur. Atış sırası gelen oyuncu ilk atışı yapıp, hedefi en az bir ayak boyu uzaklaştırır ve diğer oyuncuların taşlarına kendi taşını atarak değdirirse, ikinci atış hakkı kazanır. Aksi takdirde atış sırası bir sonraki oyuncuya geçer. Dolayısıyla oyuncu atış yaparken, taşını ilk önce hangi taşa atacağını ve hedefe nasıl yaklaşacağını hesaplamak zorundadır.
G) Zo Zo: Belli ölçülerdeki (Yaklaşık 1,5 m) düzgün sopalarla ve en az iki oyuncu ile oynana bu oyun, daha fazla oyuncu ile de oynanır. Her oyuncunun bir sopası vardır. Oyuncular, belli bir çizgide durarak, sopayı ayak tarağı üzerine dik şekilde koyarak en uzağa atmaya çalışır. Sopasını en kısa mesafeye düşüren oyuncu ebe olur.
Ebe, kendi sopasını daha önce belli bir mesafede oyulmuş olan çukurun üzerine ve oyunculara paralel bir şekilde koyar. İlk önce sopasını en uzağa atmış olan oyuncu sopasını atarak ebenin sopasını çukurun üzerinden uzaklaştırmaya çalışır. Birinci oyuncu ebenin sopasını kendi sopasının boyu kadar çukurdan uzaklaştırmazsa, ikinci oyuncu atış yapar. Hedefi tutturan oyuncu kendini kurtarmış olur. Eğer hedefi tutturup ebenin sopasını bir sopa boyu kadar uzaklaştırırsa ebenin sopası tekrar ayni yere konur ve diğerleri sırasıyla atış yapar. Ebenin sopasını en uzağa gönderen oyunu kazanır. Ebenin sopasını en az kendi sopasının boyu kadar bir mesafeye gönderemeyen oyuncu ise ebe olur.
İlk atışlar sonucunda, hiç kimse ebenin sopasını yerinden oynatamazsa, herkes sopasının bulunduğu yerden atışını tekrarlar. İkinci etap atışlar, oyuncu sopalarının, ebenin sopasına olan yakınlık sırasına göre yapılır. Oyuncular eğer ebenin sopasını ilk atışta vuramayacaklarsa, o zaman mümkün mertebe sopalarını çukurun yakınında bir yere düşürmeye çalışırlar. Böylece yakın mesafeden atış yapma imkânını elde ederek, ebenin sopasını daha rahat şekilde uzağa gönderebilirler. Bu oyunda sopa zorunlu olarak, her zaman ayni şekilde, yani cirit atılır gibi atılmalıdır.
H) Uzuneşek: Oyuncular yastığı seçtikten sonra, aralarında iki gruba ayrılır. Sonra da hangi grubun yatacağına, hangi grubun atlayacağına karar verilir. Yatacak olan takımdaki oyunculardan en öndeki eğilerek, kafasını yastığa dayar ve arkasındakiler de bir öncekinin bacaklarından tutarak eğilir. Atlayacak olan oyuncular sırayla atlarlar. Atlayan oyuncular ayaklarını alttaki oyuncunun vücuduna dolayamazlar. Atlayanlardan biri yere değerse, yatan grup atlama hakkı kazanır. Tüm oyuncular başarılı bir şekilde eşeğin üzerine bindikten sonra; eğer eşek çökerse atlayan grup tekrar atlar; şayet eşek çökmezse, atlayan oyuncular, “Bizim köyün imamı, Alttan verir samanı, Üstten çıkar dumanı, Attı, attı kaç attı?” tekerlemesini söyler. Bu süre içinde eşek çökmezse, atlayanların en önündeki oyuncusu parmaklarıyla 1 veya 2 gösterir, yastık da alttaki oyunculara “tek mi çift mi” diye sorar. Alttaki oyunculardan en önde olanı bilirse, atlayan oyuncalar yatar. Bilmezse atlayan oyuncular tekrar atlar.
I) Pıne Koyıne: Önce sayı sayılarak veya ayaklaşma yöntemiyle ebe belirlenir. Sonra düz bir alanın ortasına, yaklaşık bir metre çapında bir daire çizilir. Oyun, ebenin dairenin içine girmesiyle başlar.
Ebe sadece dairenin içindeyken iki ayağı üzerinde durabilir. Ayrıca dairenin dışına çıkıp, oyunculardan birini yakaladığında da iki ayağı üzerinde hareket edebilir. Bunun haricinde daire dışındayken devamlı olarak tek ayak üzerinde durmak zorundadır. Ebe yorulup her iki ayağını yere koyduğu anda kaçarak daireye girmek zorundadır. Aksi halde oyuncular ebeyi dairenin dışında iki ayak üzerinde yakaladıkları zaman onu dövme hakları vardır. Diğer taraftan, ebe eğer tek ayak üzerinde sekerek bir oyuncuyu yakalasa, ebelikten kurtulur. Yakalanan oyuncu ise ebe olur.
Dolayısıyla bu oyunda oyuncular ebeyi daire dışında iki ayak üzerinde yakalamak için her türlü yola başvururlarken, ebe de ebelikten kurtulabilmek için, dairenin dışında bulunan oyunculardan birini tek ayak üzerinde sekerek yakalamaya çalışır. Oyun, oyunculardan biri dışında herkes ebe olduğu anda son bulur. Oyun boyunca ebe olmayan oyuncu, oyunun galibi olur.
J) Gog: “Yağ satarım, bal satarım” oyununa benzeyen bu oyun, mendil yerine, öküz ve ineklerin kaşağılanması sırasında, kaşağıda biriken kıllardan yapılan yumuşak bir topla oynanır. Ebe topu daire şeklinde oturan oyunculardan birinin arkasına bırakır. Oyuncu arkasına bırakılan topu fark ederse, topu alıp ebeye fırlatır, eğer topu ebeye isabet ettirse, ebe değişir, isabet ettiremezse ebe değişmez. Oyun böylece devam eder.
K) Birdir Bir: Birdirbir oyununda ebe olan oyuncu, ellerini dizlerine koyar ve diğer oyuncuların üzerinden atlayabileceği bir yükseklikte kambur oluşturur. Ayrıca ebe olan oyuncunun üzerine bir mendil konulur. Diğer oyuncular eğilen oyuncunun üzerinden atlamaya çalışır. Her tur sonunda alttaki oyuncu seviye yükseltir. Seviye yükseldikçe de ebenin üzerinden atlamak zorlaşır. Atlayamayan veya atlarken mendili düşüren oyuncular ebe olur.
Bu oyunun başka bir şekli de mevcuttur. Bir oyuncu dışında diğer oyuncular birer metre arayla ellerini dizlerine koyarak eğilirler. Bir kişi baştan başlayarak herkesin üstünden atlamaya çalışır ve tüm oyuncuların üzerinde atladıktan sonra en son oyuncunun hemen arkasında sıraya girer. Bütün oyuncular diziliş sırasına göre diğer oyuncuların üzerinden atlayarak sıraya girerler. Atlayamayan oyuncular elenir. Elenmeden sona kalan oyuncu ise oyunu kazanır.
L) Sıcak Taş: Bu oyun, geceleri ay ışığında, yumurtadan biraz büyükçe ve yassı taşın közde ısıtılarak oynandığı bir oyundur. Bu oyunda çocuklar iki gruba ayrılırlar. Gruplardan birisi “Ak Koç”, diğeri “Kara Koç” adını alır. Oyun için önce bir merkez belirlenir ve buraya bir taş dikilir. Oyunculardan bir grup bu sıcak taşı bir yere atar ve her iki grup da bu taşı aramaya koyulur. Taşı önce Ak Koç grubu bulduysa, “Ak Koç, Kara Koça bindiii” diye bağırır ve Ak Koç grubunda olanlar, Kara Koç grubundan kimi yakalarlarsa sırtına binerek merkezdeki taşa kadar kendilerini taşıtırlar. Yakalanmadan merkeze kadar koşanlar ise rakiplerini taşımaktan kurtulurlar. Oyun böylece sürüp gider.
M) Elim El Üstünde: Bu oyunda da, ebe belirleme yöntemlerinin biri uygulanarak, bir ebe belirlenir. Oyuna başlarken ebe secde vaziyeti alır. Diğer oyuncular da ebenin sırtında ellerini üst üste koyarak “Elim el üstünde, kimin eli var?” diye sorarlar. Ebe bir tahminde bulunur ve kimin elinin üstte olduğunu bilemezse, oyuncular ellerini birbirinden ayırmadan yukarı kaldırarak “Hımıdı Gım!” demek suretiyle ebenin sırtına vururlar. Ebe en üstteki elin kime ait olduğunu bilinceye kadar ebe olarak kalır. Bilirse, ebe değişir.
N) Saklambaç: Oyuna katılacak oyuncuların sayısında bir kısıtlama yoktur. Birkaç kişiyle oynandığı gibi, kalabalık bir şekilde de oynanır. Ebe seçimi, oyuncular arasında ya saklanan çakılın hangi avuçta olduğunu bulmak suretiyle ya da ayaklaşma (“Bastım”, “Kestim”) şekliyle yapılır. Ayaklaşmada her iki oyuncu ayak hesabı ile birebir karşılaşırlar; en sonda kimin ayağı üste gelirse o oyuncu olur. Sona kalan ise ebe olur. Oyunculardan biri de haberci olur.
Bu yapıldıktan sonra bir kale seçilir. Ebe ve haberci birlikte kalenin yanında dururlar. Ebe gözünü kapar ve haberci de onun etrafa bakınmamasına gözcülük eder. Diğer oyuncu çocuklar da çeşitli yerlere gizlenirler. Gizlenme işi bittikten sonra haberci yüksek sesle “harar” diye bağırır. (Bu şifrenin anlamı “Geliyoruz!” demektir.) Bunun üzerine ebe gizlenen oyuncuları aramaya başlar. Haberci ise onları uyarmak amacıyla ara vermeden “kilit var peri yok çıldırış” diyerek oyuncuların saklanmasını sağlar. Oyuncular iyice saklandıktan sonra haberci, perri!” ya da “kilit!” diye bağırır. Perri, “Çık!”; Kilit de “Çıkma!” demektir. Ebenin hareketini takip eden oyuncular, koşarak, ebeden önce kaleye dokunmaya çalışırlar. Eğer ebe gördüğü herhangi bir oyuncudan önce kaleye varırsa, oyunu kazanmış olur. Geç kalıp ‘yakalanmış’ sayılan oyuncu ise ebe olur.
Yazar profili

-
Osmaniye, Kahramanmaraş ve Malatya coğrafyasında yaşayan düşünce insanlarını, köy yazarlarını ve akademisyenleri bir araya getiriyor. Bu sayfada, Ali Gültekin Biniş, Ali Alma, Ali Kılınç, Bekir Şahin, Sultan Doğan, Taha Ceviz gibi isimlerin yanı sıra yerel kültür, tarih ve toplumsal meseleleri kaleme alan birçok yazar yer alıyor. Her biri bölgesine özgü değerleri, gelenekleri ve meseleleri yazılarıyla gündeme taşıyor.
Yazarlarımız; şiirden deneye, köy hayatından sosyal eleştiriye kadar geniş bir çerçevede kalem oynatıyor. Yazılarıyla köylünün yaşamını, kültürel kodları ve unutulan değerleri hatırlatıyor; gelecek için birikim oluşturuyor. Bu sayfa, okuyucuya yerelin sesini duyuran, kültürümüzü diri tutan bir platform olarak hizmet ediyor. İncelemek isteyen herkes, yazar profilleri ve geçmiş yazılarla bağlantılı şekilde, bölgeye dair derinlikli içerikler bulabilir.
Son yazıları
adminEkim 7, 2024Anatomi dersi
adminTemmuz 11, 2024Köylerimiz
adminAralık 11, 2023AÇIKLAMA
adminKasım 26, 2023Afrin/Halep